29 Ocak 2009 Perşembe

İyiki doğdum...Gördün mü 26 oldum!


28 Ocak, yılın en güzel günü bana göre :) Bu sene Çarşambaya denk gelmesi ve sanırım artık büyümenin de etkisiyle pek havalı kutlamalar yapılamıyor. Daha sade, ama özel oldu bu sene :)

Gündüzüm Facebook ve SMS'den gelen tebriklere cevap yazmakla ve bol bol sevdiklerimle telefonda konuşmakla geçti. Böyle günler insana ne kadar çok eşi dostu olduğunu ve aslında onların hayatımızın içinde bizim için ne kadar önemli olduklarını hatırlatıyor! Hayatımın bir parçası olan herkes, sizi seviyorum! :)

Neyse...Akşam saatlerimi kendimi şımartmak için ayırdım ve güzel bir duşun ardından keyifle giyindim. Yılbaşında bana hediye edilen yeni ayakkabılarımı yine yakın zamanda almış olduğum eteğimle kombine ederek hafif Bihter tarzı, hafif ciddi tarzda bir kıyafet ile gece dışarı çıkmaya hazırlandım. Fotoğraf makinemim sarjının olmaması dolayısıyla ne yazık ki hazırlanma esnasından ve gecenin ilerleyen saatlerinden fotoğrafım yok :(

Hediyelerimden biri hiç aklıma almak gelmeyecek ama görünce bayıldığım bu yelek - mont tarzı üst. Bütün kokuşluğumu sergileyebileceğim tarzda birşey, çok sevdim! Bu haftasonu hemen giymeyi planlıyorum hatta. Bir diğer hediyemin de resmini eklemek istiyorum. Bunu ben kendim beğenip doğumgünü hediyesi olarak neredeyse 2 ay öncesinden aldırmıştım zaten. Yine benim için çok güzel ve özel bir hediye, her gün takıyorum.



Yemek için Atakule’nin orada küçük, samimi bir restorant seçilmiş. Çarşamba akşamı olması dolayısıyla sanırım, çok kalabalık değildi. Cafe’nin adı Cafe de Paris. Web adresini de vermek istiyorum: http://www.cafedeparis.com.tr/ . Keyifli bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, özellikle et seviyorsanız, mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz. Biz fix menü yedik: Sezar Salata, Soslu Bonfile + Patates Kızartması, ve Sufle. Et özellikle müthişti, böyle yumuşak, böyle iyi pışmiş bir et ben daha hiçbir yerde yemedim diyebilirim. Gerçekten çok keyifli, samimi, ve sıcak bir yer. Hatta şu anda internet sitesinde görüyorum ki Bilkent Üniversitesi mezunlarına özel indirim varmış ancak biz bunu dün akşam bilmiyorduk...Gerçi fiyatları çok da uçuk rakamlar değil, ama indirim her zaman güzel oluyor tabii!

Yemeğimizi sufle ile tamamladıktan sonra Çevre sokaktaki November’a gittik. Burada da Çarşamba akşamları canlı müzik oluyor, daha çok caz tarzı. Kızın sesi ve yorumu gerçekten çok tatlı, müzik ve sohbet aynı anda güzel oluyor. Oraya pasta getirilmiş ve ben doğumgünü dileğimi orada tutup mumlarımı üfledim. Zaten pastasız ve özellikle mumsuz doğumgünü düşünemiyorum! Bu alışkanlığımı ne kadar büyüsem de sanırım hep isteyeceğim.

Böylece doğumgünüm de bitmiş oldu. Bu sabah 26 yaşında olarak güne başladım. Hiçbirşey değişmiyormuş meğer. Herhalde 50 yaşında olarak uyandığım sabah da aynı şeyi yazacağım: Ne değişti ki! Ben hala 20’yım!

12 Ocak 2009 Pazartesi

Bugün ilk günüm!

Uzun zamandır evde oturmanın getirdiği meşguliyetsizlik ve sevdiğim arkadaşlarımın başka başka yerlerde yaşaması dolayısıyla kendime blog yapmaya karar verdim. Böylece hem benim yeni bir uğraşim olacak, hem de sevdiklerim benden uzak kalmayacaklar :)

Bugün ilk günün verdiği heyecan ile neler yazmak istediğimi kafamda toparlamakta güçlük çekiyorum ama zamanla güzel şeylerin çıkacağını biliyorum. Gülay'cım senin için özellikle Ankara'da yeni açılan yerleri gezdikçe yazıcam, böylece maillerdeki özel isimleri sen de biliyor olacaksın :) Ara sıra evde yaptığım keklerin, kurabiyelerin tariflerini de yazarım. Sen de fırsatın oldukça denersin. Annecim senin de bu blog'un sıkı takipçisi olacağını düşünüyorum. Çok eğlenceli olacak...:)

Şimdilik bu kadar...Görüşmek üzere :)