30 Aralık 2009 Çarşamba

Istanbul'da Son Günüm...

Bugün iş yerimdeki son günüm...Yaklaşık 1 yıldır çalıştığım şirketten ayrılıyorum...Hem yeni bir işin heyecanı (ve stresi) hem de bırakacağım şeyleri özleyecek olmanın verdiği bir burukluk var içimde bugün...Bugün masamda son kez oturuyorum, bilgisayarımdan son kez buraya yazmak istedim...Veda mailleri atıyorum bir yandan iş arkadaşlarıma, yeni yıla ve yeni hayatıma dair güzel dilekler alıyorum, gülümsüyorum...Hatıralar alıyorum yanıma bir de...

Bu yılın hepimize mucizeler getirmesi dileğiyle! 2010'da görüşmek üzere!

27 Aralık 2009 Pazar

Tüyler, tokalar...:)

Bu sezon tüylere ve renkli tokalara sardım. Günlük rutin hayatımda pek kullanmaya fırsatım olmuyor ama özel günlerde ihmal etmiyorum! Her renginden alıp, dolabın en özel yerinde onları vitrinlemek istiyorum resmen! Gerektiğinde çıkartıp gecenin süslüsü olmak için beni beklesinler...:)

Dün akşam şirketin yılbaşı eğlencesine de "tavuskuşu" halimle gittim. En yakın arkadaşlar en büyük kurtarıcılardır ya, bu sefer de sevgili arkadaşımdan ödünç aldığım bu tüylü toka ile geceye katıldım.

Şimdi...Bunları nerelerden alabiliriz? Bu sezon (özellikle yılbaşı olması dolayısıyla) Coquet ve Accessorize mağazalarında çok güzel modellerini gördüm. Hem yandaki gibi toka şeklinde olanlar, hem de taç şeklinde. Bir de benim vazgeçilmez alışveriş yerlerim olan internet siteleri var! Ben kendiminkileri Forever21'den aldım. Ebay'de de var ama oradan alabilmek için biraz vakit harcamak gerekecektir.

E haydi kızlar, süslenelim! :)

20 Aralık 2009 Pazar

Geri dönüş zamanı...

Yazmayalı uzun zaman oldu biliyorum, hergün planlarımın arasında blogumla ilgilenmek olsa da buna nedense bir türlü fırsat bulamaz oldum!

İstanbula taşındım taşınalı sürekli bir koşturma, bir haraket oldu hayatımda. Çok eğlendim burada ama bir o kadar da yoruldum. Günü gününe yaşadım son 11 ayı...Şimdi ayaklarımın yere basma zamanı geliyor sanırım. Aradığım işi buldum diyebilirim, Ankara'ya yeniden dönüş yapıyorum. Mutluyum çünkü istediğim işi yapacağım, buruğum çünkü bu şehri özleyeceğim! İstanbul'u aynı onun gibi "düzensiz" ve "hızlı" yaşadım, şimdi Ankara'yı yine onun gibi "sakin" ve "düzenli" yaşayacağım gibi gözüküyor.

İstanbul'daki bu son günlerimi yakın arkadaşlarımla son turlarımı atarak geçiriyorum. Kızlarla alışveriş, cafe, yemek bunların başında geliyor! Dün akşam İstinye Park'da uzuuunn zaman geçirip bol bol fotoğraf çektik. Blog olduğundan beri fotoğraf çekimlerimi ayrı bir titizlikle yapıyorum, buraya neler koyabilirim diye etrafa ayrı bir bakış açısı ile bakıyorum! :)

Renkli İstanbulun en renkli alışveriş merkezlerinden biri olan İstinye Park'ın 2009 kış konseptini görebilirsiniz! :) İyi seyirler!

17 Mayıs 2009 Pazar

Uzun elbise modasına ilk adımlarım

Geçen haftasonu ve bu haftasonu rahat durmayıp yine alışveriş yaptım :) Yaz sezonunun açılması ve havaların da bir anda ısınmasıyla dolabımda hiçbirşey kalmamış hissine kapıldım aniden! Ve kendimi önce Ankara'da Cepa'ya sonra da İstanbul'da Nişantaşı'na attım...Hislerimden eser kalmadı, rahatladım! :)

Ankara'da Twist'ten önce uzun bir etek aldım. İlk başta "nasıl giyerim, ne ile kombine ederim" diye düşündüm tabii çünkü ilk kez "uzun" modasına adım atıyordum. Etek yüksek bel ve ayak bileriklerimde...Belki bele takılacak bir kemer ile daha şık durabilir, altına da açık, yüksek topuklar...

Belki ben de böyle kombine edebilirim...




İkinci girişimim uzun elbise almak oldu...Onu da günlük rahat terlikler ve sandaletlerle giymeyi planlıyorum :) Moda sitelerine bakıyorum da zaten, herkesin üstünde bu aralar...


3 Mayıs 2009 Pazar

Haftasonu: Büyük Ada

Geçen haftasonu uzun zamandır hayalini kurduğum Büyük Ada gezisini gerçekleştirebildim! İlk defa Kıbrıs dışında bir adaya gitmenin heyecanıyla öğlen 2'de Kabataş İskelesinden kalkan vapura bindik. Vapur yolculuğu 1.5 saat sürüyor, boğazın ve denizin tadını doya doya çıkartabiliyorsun haliyle...:) Vapur en son Büyük Ada'ya uğruyor. Biz de o gün rüzgarın bütün sersemliğini üstümüze almış bir şekilde vapurdan indik ve doğruca sahildeki balıkçılara gittik. Güzel bir balık keyfinden sonra adada ufak bir tur attık. O kadar güzel ki herşey orada...Sıcak havanın keyfini yürüyerek, faytonla gezerek veya bisiklete binerek çıkaran insanlarla dolu :) Birbirinden güzel evlerin olduğu dar sokaklar...Kalabalığın hakim olduğu geniş meydanlar...Gerçekten çok hoşuma gitti...Bir de guzel bir otel buldum orada (Splendid Palaca ismi). Bir haftasonu adanın tadını tam çıkartabilmek için orada kalmaya karar verdim. Otel için eski bir binayı restore etmişler, dişarıdan harika gözüküyor. Deniz manzarası da ayrı güzel tabi ki :)

Dönüş için deniz otobüsünü seçtik ve çok daha rahat bir yolculuk oldu. Hem daha hızlı hem de daha konforlu. Tek dezavantajı vapur gibi her saat başı sefer olması yerine iki kez adaya gidiyor. Saatlerini denk getirmek bir hayli güç oluyor...


Haftasonunda klasik mekanlardan sıkılanlar için Marmara adaları hem günübürlik hem de bir gece kalmalık tatiller şeklinde güzel bir alternatif olabiliyormuş :)








Bu eve bayıldım :)






































7 Nisan 2009 Salı

Pasta yapımına ilk adımım!

Bundan sanıyorum ki iki ay önce ilk pastamı yapmayı denedim. Hevesim kalp şeklinde kek kalıbı almam ile başladı :) Önce kakaolu kek tarifi ile (her yerden çok kolaylıkla bulabilirsiniz) güzel bir kek yaptım. Hazır kekler de kullanılabilinir ama ben kendim yapmayı tercih ediyorum. Tabii evde yapılan kek kabarık bir kek olduğu için onu bıçak yardımı ile üstünü kesip düzleştirmek gerekiyor. Fazlalıklar da sizin pasta yapımı sırasında yemeniz için elinizin altında oluyor :)

Keki ortadan ikiye ayırıp iki parçasını da süt ile hafif ıslattım. Ortasına da hazırladığım vanilyalı pudingi döküp iki kalbi üst üste yerleştirdim. İşin en zor kısmı bitince geriye eğlencesi kaldı...Süslemek :) Ben bu kısmı da aslında biraz basit geçtim (tamamen ilk denemenin heyecanı ile, çabuk bitip sonucu görebilmek için). Hazır paketlerdeki pasta kremasını çırpıp keki tamamen kapladım. Daha sonra da pastanın üstünü bonibon şekerlerle renklendirdim :)

O akşam eve gelen misafirlerime afiyetle ikram ettim :)

29 Ocak 2009 Perşembe

İyiki doğdum...Gördün mü 26 oldum!


28 Ocak, yılın en güzel günü bana göre :) Bu sene Çarşambaya denk gelmesi ve sanırım artık büyümenin de etkisiyle pek havalı kutlamalar yapılamıyor. Daha sade, ama özel oldu bu sene :)

Gündüzüm Facebook ve SMS'den gelen tebriklere cevap yazmakla ve bol bol sevdiklerimle telefonda konuşmakla geçti. Böyle günler insana ne kadar çok eşi dostu olduğunu ve aslında onların hayatımızın içinde bizim için ne kadar önemli olduklarını hatırlatıyor! Hayatımın bir parçası olan herkes, sizi seviyorum! :)

Neyse...Akşam saatlerimi kendimi şımartmak için ayırdım ve güzel bir duşun ardından keyifle giyindim. Yılbaşında bana hediye edilen yeni ayakkabılarımı yine yakın zamanda almış olduğum eteğimle kombine ederek hafif Bihter tarzı, hafif ciddi tarzda bir kıyafet ile gece dışarı çıkmaya hazırlandım. Fotoğraf makinemim sarjının olmaması dolayısıyla ne yazık ki hazırlanma esnasından ve gecenin ilerleyen saatlerinden fotoğrafım yok :(

Hediyelerimden biri hiç aklıma almak gelmeyecek ama görünce bayıldığım bu yelek - mont tarzı üst. Bütün kokuşluğumu sergileyebileceğim tarzda birşey, çok sevdim! Bu haftasonu hemen giymeyi planlıyorum hatta. Bir diğer hediyemin de resmini eklemek istiyorum. Bunu ben kendim beğenip doğumgünü hediyesi olarak neredeyse 2 ay öncesinden aldırmıştım zaten. Yine benim için çok güzel ve özel bir hediye, her gün takıyorum.



Yemek için Atakule’nin orada küçük, samimi bir restorant seçilmiş. Çarşamba akşamı olması dolayısıyla sanırım, çok kalabalık değildi. Cafe’nin adı Cafe de Paris. Web adresini de vermek istiyorum: http://www.cafedeparis.com.tr/ . Keyifli bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, özellikle et seviyorsanız, mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz. Biz fix menü yedik: Sezar Salata, Soslu Bonfile + Patates Kızartması, ve Sufle. Et özellikle müthişti, böyle yumuşak, böyle iyi pışmiş bir et ben daha hiçbir yerde yemedim diyebilirim. Gerçekten çok keyifli, samimi, ve sıcak bir yer. Hatta şu anda internet sitesinde görüyorum ki Bilkent Üniversitesi mezunlarına özel indirim varmış ancak biz bunu dün akşam bilmiyorduk...Gerçi fiyatları çok da uçuk rakamlar değil, ama indirim her zaman güzel oluyor tabii!

Yemeğimizi sufle ile tamamladıktan sonra Çevre sokaktaki November’a gittik. Burada da Çarşamba akşamları canlı müzik oluyor, daha çok caz tarzı. Kızın sesi ve yorumu gerçekten çok tatlı, müzik ve sohbet aynı anda güzel oluyor. Oraya pasta getirilmiş ve ben doğumgünü dileğimi orada tutup mumlarımı üfledim. Zaten pastasız ve özellikle mumsuz doğumgünü düşünemiyorum! Bu alışkanlığımı ne kadar büyüsem de sanırım hep isteyeceğim.

Böylece doğumgünüm de bitmiş oldu. Bu sabah 26 yaşında olarak güne başladım. Hiçbirşey değişmiyormuş meğer. Herhalde 50 yaşında olarak uyandığım sabah da aynı şeyi yazacağım: Ne değişti ki! Ben hala 20’yım!

12 Ocak 2009 Pazartesi

Bugün ilk günüm!

Uzun zamandır evde oturmanın getirdiği meşguliyetsizlik ve sevdiğim arkadaşlarımın başka başka yerlerde yaşaması dolayısıyla kendime blog yapmaya karar verdim. Böylece hem benim yeni bir uğraşim olacak, hem de sevdiklerim benden uzak kalmayacaklar :)

Bugün ilk günün verdiği heyecan ile neler yazmak istediğimi kafamda toparlamakta güçlük çekiyorum ama zamanla güzel şeylerin çıkacağını biliyorum. Gülay'cım senin için özellikle Ankara'da yeni açılan yerleri gezdikçe yazıcam, böylece maillerdeki özel isimleri sen de biliyor olacaksın :) Ara sıra evde yaptığım keklerin, kurabiyelerin tariflerini de yazarım. Sen de fırsatın oldukça denersin. Annecim senin de bu blog'un sıkı takipçisi olacağını düşünüyorum. Çok eğlenceli olacak...:)

Şimdilik bu kadar...Görüşmek üzere :)